27 Şubat 2021 Cumartesi

Seçim Güvenilirliği için Önerilerimiz

   Bir şehirde yada ülkede başkan ve vekiller, seçimlerle göreve gelmektedirler. Ülkemizde ise her 5 yılda bir Belediye Başkanlık Seçimleri ile Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçim Sonuçları yapılmaktadır. Bu seçimlerden çıkan sonuçlara göre Başkan ve Vekiller, görevlerine başlamaktadırlar.

   Artık seçimler dünyada çok önemli hale gelmiştir. Eskiden bazı seçmenler, oy vermeye gitmezdi ama son zamanlarda seçimlerin ne kadar önemli olduğu anlaşılınca, oy kullanma oranları da artmaya başlamıştır. Bu kadar önemi olan seçimlerin bir önemi de, seçimlerin baştan sona kadar güvenli şekilde yapılmasından geçmektedir.

Seçimler
Seçimler


   En son olarak Amerika seçimlerinde olanlar, tüm dünyanın gözünü açmıştır. Özgürlükler ülkesi diye lanse edilen Amerika'da neler mi oldu, biraz yazalım.

- Amerika Başkanı'nın sosyal medya hesapları bloke edildi, böylece seçimde propaganda yapması engellendi

- Amerika'da mektupla oy kullanıldı ve posta sendikaları birliği, adaylardan birini destekleyeceğini seçimden önce açıkladı. Sonra oy sayımlarında, mektup oylarında bir adaya doğru yüklü oylar çıktı iddiası gündeme oturdu.

- Ölülere oy kullandırıldı iddiası konuşuldu.

- Gözlemciler seçim sandıklarından uzak tutuldu iddiaları.

   Şimdide ülkemizdeki 2019 belediye seçimlerinde neler oldu ve niçin İstanbul Büyükşehir Belediye seçimi iptal edildi ? İstanbul'daki seçimde iki aday arasında çok az fark vardı ve itirazlar yapıldı idi. Sonra Ysk (Yüksek Seçim Kurulu) itirazları değerlendirip, seçimin yenilenmesine karar vermişti. Ysk'nın aldığı kararlar şöyleydi:

- 108 sandıkta oy sayım döküm cetvellerinin düzenlenmemiş olması ve bunun 30.281'e oya denk gelmesi ve bu oy sayısının, seçim sonucunun güvenilirliğini zedelemesi.

- 757 sandıkta (toplam 212.276 oy)  sandık kurulu başkanlarının yasal zorunluluğa uyulmaksızın kamu görevlisi olmayan kişiler arasından belirlenmiş ve kanuna aykırılık oluşturan bu belirlemenin neden yapıldığı, ilçe seçim kurulları tarafından izah edilememiştir. 

- İlçe seçim kurullarınca yapılan incelemelerde 377 kısıtlı oy kullanıldığı, 6 sandıkta ölülerin yerine oy kullanıldığı, 58 sandıkta hükümlülerin yerine oy kullanıldığı görülmüştür.

   Hem Amerika hem de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde görüldüğü gibi seçim kadar, seçime hazırlık ve oy sayımı işlemlerinin çok önemli olduğu anlaşılmıştır. Bundan sonraki seçimlerde de değişik manipülasyonlar her zaman yapılabilir. Bu yüzden bazı önerilerimiz olacaktır. Bu önerilerimiz niçin lazım, önce Anayasa'mızın maddesine bakalım, sonra önerilerimizi yazalım.

   Bildiğiniz üzere anayasamızın 67. maddesinin son fıkrasında şu yazmaktadır. ''Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz'' Bu kanuna göre yapılacak değişimlerin uygulanabilmesi için seçime en az 1 sene kalmış olmalı, kanunun hazırlanması da yaklaşık 6 ay sürebileceğine göre, yaklaşık 1.5 sene öncesinden hazırlıklara başlanılmalıdır. En yakın seçime 2.5 seneden az kaldığı için, hazırlıklar hemen başlarsa iyi olur. 

   SEÇİM GÜVENİLİRLİĞİ İÇİN ÖNERİLER

- Seçim yaklaşınca asılan listeler, o anki ikamet adreslerine göre yapılmaktadırlar. Bazen verilen adreste oturanlar olmadığı görülmüştür. Bu yüzden seçim listeleri asıldıktan sonra bunları kontrol eden bir mekanizma kurulmalı, bina yöneticileri ve muhtarlarla beraber.

- Seçim yaklaşınca bazı ikamet değişimleri görülmektedir. Bu yüzden şöyle bir durum yapılabilir. Kişinin seçimden önceki son 3 senede en çok oturduğu 2 adresten birinde oy kullanabilmeli, ikamet değişimi buna göre olmalı (yazlık evi - kışlık evi gibi durumlar), üçüncü bir adrese nakli olmamalıdır.

- Seçmen listeleri asıldıktan sonraki zaman ile seçim günü arasında, bu listelerden vefat edenler olabiliyor. Bu yüzden seçim sabahı, sandık başkanları ve görevliler online olarak nüfus müdürlüğüne bağlanıp, ölenler varsa hemen tespit etmeli. Böylece art niyetli olup, başkalarının yerine oy kullanmayı düşünenler olursa, bunlar engellenmiş olur.

- Seçim için yazılan programlar kontrol edilmeli, eksiklikleri varsa güçlendirilmeli. Hacker'ların sistemlere girebilme açıkları varsa, bu açıklar 3-4 kez kontrol edilerek kapatılmalıdır.

- Sandık başkanları yazılırken çok dikkat edilmeli, ayrıca 2 kat kontrol edilmeli. Aksi durum olursa, kontrol yapanlar hesabını adalete kısa zamanda vermelidir ki, suistimaller olmasın.

- Oy kullanmak için evlere gönderilen belgelere QR kodlar eklenmeli, oy kullanılırken bunlar sisteme taratılırsa, kontrol için daha güvenli oy kullanma biçimi olmuş olur.

- Bazı sandıklarda oy sayım cetvellerinin düzenlenmemiş olduğu tespit edilmişti. Sandık başlarında, başkanlar, partilerden görevliler varken bu nasıl oluyor ? Bunun olmaması için, her sandık başkanı, memur ve o sandıkta görevli kişiler, oy sayımı bitince sayım döküm cetvelinin birer resmini çekmeli, Ysk sistemine yüklemeliler. Aksi bir durumda ispatı olmalı (yani birileri sayım döküm cetvellerini kaybediyorsa yada sayım döküm cetvellerindeki bilgileri suistimal yaparak, sandık sonuç tutanaklarına yanlış yazıyorsa)

- Seçim saati bitip, sayımlar yapılırken bunlar oy sayım döküm cetvellerine işlenir. Sayım döküm cetvellerindeki rakamlar, kontrol edilerek sandık sonuç tutanaklarına işlenir ve görevlilerce imzalanır. Oy zarfları ve tutanaklar çuvallara konulup Adliyelere teslim edilir. Burada şöyle bir durum yapılırsa, daha iyi olacağı kanaatindeyiz. Oylar sayılıp, sandık sonuç tutanaklarına işlendikten sonra sandık başkanı, sandık memuru, müşahitler ve parti görevlileri ile beraber her okuldaki, seçimden sorumlu okul müdürünün odasında, bu sandık sonuç tutanaklarındaki bilgiler, bilgisayarlara işlenmelidir, herkes onay vererek. Burada ki onay işlemi herkesin cebine gelecek sms mesajı veya e-devlet şifreleri ile sisteme girerek olabilir. Böylece sonuçlar hem hızlı bir şekilde okullardan, Ysk'ya iletilecek, hem de otokontrol çok sağlam olacak. Böylece düzenlenmemiş sandık sonuç tutanakları olmayacak.

   Bir yazımızın daha sonuna geldik. Hem Ülkemizi, hem de Dünya ülkelerini ilgilendiren önemli bir konu hakkında analizimizi yazdık. Umarım önerilerimiz siyasilerce değerlendirilir. Sizlerle beraber başka yazılarda görüşmek üzere, herkese Saygılar...



   Kaynaklar ve etiketler;  wwwyskgovtr, wwwtrthabercom, wwwaacomtr, SEÇİM, MANİPÜLASYON, Sandık görevlisi nasıl olunur 

19 Şubat 2021 Cuma

Atmosferin Katmanları ve Uzay

   Bugünkü konumuz Atmosfer ve ona bağlı olarak Uzay olacaktır, değerli okuyucularımız. Diğer yazılarımızı takip eden okuyucularımız iyi bilir ki, web sitemiz kısa ve öz bilgileri yazarak, bilgilerin kolayca akılda kalmasını sağlamaktadır. 

   Önce atmosfer nedir, kaç katmandan oluşur bunlara bakalım. Sonra uzaya geçiş yaparız.

   Atmosfer: Yer çekimi sayesinde, dünyayı çevreleyip saran, güneşten gelen enerjinin hızlı bir şekilde uzaya dönmesini engelleyen ve canlıların yaşamsal faaliyetlerini devam ettirebilmesi için gerekli olan buhar ve gaz tabakasına denir. 

   Atmosferi oluşturan gazların yerden 80 km 'ye kadar temel özellikleri değişmez. Atmosferde bulunan gazlar genelde 2 grupta incelenmektedir

- Atmosferde bulunan ve oranı değişmeyenler: % 78 azot, % 21 oksijen, %1 serbest dolaşanlar (helyum, hidrojen, kripton, argon, neon, ksenon)

- Atmosferde bulunan gazlar ve oranı değişenler: Karbondioksit ve su buharıdır. 

  Atmosferde daima bulunmayan gazlar ise tozlar ve ozondur.

   Atmosferde bulunan gazların bileşim ve yoğunluklarının farklı olmasından dolayı 5 tane atmosfer katmanı oluşmuştur, kısaca şöyledir.

ATMOSFERİN KATMANLARI

Atmosfer kaç katman diye sorulara 6 farklı katman diye cevap verilir, bunlar;

1) TROPOSFER

   Yerden ilk 20 km'ye kadar olan yerdir. Meteorolojik olaylar burada olur. Uçaklarının uçtuğu katman olarak bilinir.

2) STRATOSFER

   Troposferden 50. km'ye kadar olan bölümdür. Bu katmanda rüzgâr oluşumu görülür. Meteoroloji balonlarının ve bazı savaş uçaklarının uçabildiği katmandır. Genel olarak durgun özellikli yatay hava hareketlerinin görüldüğü bir hava katıdır. 

3) MEZOSFER

   Stratosferden 85. km'ye kadar olan bölümdür. Atmosferin en soğuk bölümüdür. Bu tabaka yeryüzünü meteorlardan korur, meteorlar bu tabakaya girince yanarlar.

4) TERMOSFER

   Mezosferden sonraki yaklaşık 400 km'lik katmandır. Hava çok ince olup, çok sıcaktır, yükseklik arttıkça sıcaklıkta artar. Yaklaşık 2.000 dereceye kadar sıcaklık ulaşır. Burada gazlar iyon halinde bulunur ve iyonlar arasında elektron alışverişi fazladır. Bu yüzden haberleşme sinyalleri ve radyo dalgaları iyi iletilir. Atmosferin en kalın katmanlarından birisidir.  

5) EKZOSFER

   Yerden 550. km'den sonra binlerce kilometreye (10.000 km) kazar uzanır. Genellikle uydular burada bulunur. Bu bölge yeryüzü atmosferi ile gezegenler arası uzayda geçiş noktası olarak adlandırılır.

Atmosfer
Atmosferin Katmanları

   Ayrıca başka bir katman daha vardır, oda iyonosfer'dir. Bu katman mezosfer ile ekzosfer arasında yaklaşık 1.000 kadar (60 ile 1.000 km arası) uzanmaktadır. Bu katmanın önemini maddeler halinde şöyledir:

- Adını güneş ışığından ve uzaydan gelen enerji dolu parçacıklar tarafından oluşturulan iyonlardan almaktadır.

- Serbest elektron ve iyon katmanı olan iyonosfer, radyo dalgalarını yansıtmaktadır.

- Bazı radyo istasyonları geceleri menzillerini yüzlerce kilometreye kadar çıkarır

- İyonosfer katmanı ayrıca güneş rüzgarları ile yayılan yüksek yüklü parçacıkları da yansıtmaktadır.

  Uluslararası uzay istasyonu atmosferin hangi katmanında bulunmaktadır?

  Dünyanın etrafında dolanan Uluslararası Uzay İstasyonuna ev sahipliğini, Termosfer yapmaktadır.

   OZON

   3 tane oksijenin birleşmesinden oluşur (O3). Atmosferdeki ozonun yaklaşık % 10'u yerden 10-15 km'ye kadar olan troposfer tabakasında bulunur. Geri kalan % 90'ı ise yerden 50 km'ye kalan olan stratosfer tabakasında yer almaktadır. Buralarda olan toplam ozon miktarı ise genellikle ozon tabakası olarak adlandırılır. Bu tabaka yer yüzeyini güneş radyasyonunun zararlı bileşenlerinden korumaktadır.

   Şimdi bu atmosfer konusunu katmanlarına kadar anlattıktan sonra, gelecekle ilgili bir analizimizi yazacağız. O zaman niçin bu katmanları detaylı yazdığımızı daha iyi anlayacaksınız. Şu an yolcu uçakları yaklaşık 650-950 km hızlar arası uçup, 9 ile 11 km arası yüksekliklere çıkabilmektedirler. Normal kullanılan savaş uçakları ise 1.500 ile 3.500 km hızlar arası uçup, 15 ile 25 km arası yüksekliklere çıkabilmektedirler. İnsansız silahlı hava aracı olan sihalar ise şu an 300-740 km hızlar arası uçup, 8 ile 15 km arası yüksekliklere çıkabilmektedirler. İleride kim en yükseklere uçabilirse, bu uçak bir bakıma görünmez olacaktır. Çünkü en üstte olanı, alttaki savaş uçakları veya sihalar göremez. Geleceğin yetenekleri olan şimdiki gençlerin, ileride bunu başaracaklarına inanıyoruz. Bu konu çok önemlidir, çünkü ileride bugünkü insanlı savaş uçaklarının yerlerini, belkide insansız sihalar yer alacaktır. Belkide ileride 26-30-35-40-45 km yüksekliklere çıkıp, uçabilecek savaş uçakları veya sihalar yapılabilir, ne dersiniz ?

UZAY ve AJANSLAR

   Atmosfer konusunu bitirdikten sonra, şimdi Uzay konusunu yazmaya başlayalım. Öncelikle uzayın tarifini yapalım, sonra sırasıyla gidelim.

Uzay
Uzay


   Uzay: Genelde Dünya ve onun atmosferinin dışındaki kısıma denilir. Atmosferin en dış tabakası Dünya'nın yüzeyinden yaklaşık 960 km yüksekte biter, ama devamı da olabileceği için net bir yükseklik denilemiyor. FAI tarafından yapılan tanımlamaya göre ise uzayın denizden 100 km yüksekte başladığı kabul edilir. Bu yükseklikten sonra bir hava aracının havada kalması için, çok yüksek hızlarda olması gerekir. Bu hızlara ise orbital hız adı verilir. 

Uzay
Uzay


   Uzayın tarifinden kısaca bahsettikten sonra gelelim, niçin uzayın bu kadar önemli olduğuna. Uzayın en basitten ne kadar önemli olduğuna sadece bir örnek verelim, uydular. Eğer uzayda uydularımız olmasaydı, iletişim sektörü bu kadar hızlı ilerleyebilir miydi, internet bu kadar hızlı olur muydu ? Bunu detaylı düşününce, gerisini sizlerde kolayca bulursunuz zaten.

   Ülkelerin tam bağımsızlığı artık Uzayda ne kadar olabildiklerine bağlıdır. Çünkü uzayda ülkenin ne kadar kendine ait uydusu varsa, o kadar başkalarından bağımsız olup, gücü artar dünyada. Çünkü uydular ülkelerin teknolojide önde gitmesini, ayrıca bilgilerin kendilerinde kalmasını sağlar. İlk uydu 1957 yılında Sovyetler Birliği tarafından gönderilmiştir, Sputnik 1 ismiyle. Bugüne kadar uzaya yaklaşık 2.660 uydu fırlatılmıştır. Bunları fırlatan 30 ülkeden ilk 3 tanesini yazalım, gerisini siz düşünün.

- Amerika'nın yaklaşık 1.320 tane

- Çin'in yaklaşık 365 tane

- Rusya'nın yaklaşık 160 tane

   Türkiye'nin ise 7 tane uydusu vardır, 6'sı aktif, 1'i yörüngeye oturacak. (Haberleşme ve Gözlem için kullanılıyor). İlk uydumuz 1994 yılında fırlatılmıştır. Aktif olacak son uydumuz ile haberleşme ve tv yayıncılığı daha kaliteli olacaktır. Nasipse 2022 yılında ilk yerli üretim haberleşme uydumuz olacak olan Türksat 6A fırlatılıp, yörüngesine oturtulacaktır.

   Bunun yanında uydu yapmak kadar, uyduyu fırlatacak teknolojiyi de üretmek çok önemlidir. İlerleyen zamanlarda bu teknolojide olacak İnşaAllah.

NİÇİN UZAYDA OLMALIYIZ ? 

- Kaliteli haberleşme

- Bilgiler ülkemizde kalacak

- Daha güzel televizyon yayınları

- Ekonomiye katkısı büyük olacak

- İleride insansız savaş uçaklarına yardımı çok olacak

- Yapay zeka için ileri teknoloji lazım

- Kaliteli gözlem olacak, istihbarat için

- Gençlerimiz geleceğe daha büyük umutlarla bakacak

- Ar-Ge yatırımları büyüyecek

- Uzayda kullanılacak, uzay araçları yapılacak

- Uzaya insan gönderme başlayacak Türk ismiyle (astronot, kozmonot gibi)

- Uzaya turistik geziler olabilecek

- Uzay limanı işletmesi kurulacak, Ekvator'a yakın bir ülkeyle ortak

- Uydu üretim teknolojimiz artacak

- Uyduları uzayda yörüngeye oturtacak teknolojimiz gelişecek

- Diğer gezegenlerin araştırılmasına başlanacak

- Uzayda kullanılabilecek robotlar yapılacak

- Uzay madenciliği artacak

- Uzay madenlerinden enerji üretimi olabilir, özellikle helyumdan

- Uzay hukukunda ülkemizde söz sahibi olacak

- Ulusal ve milli güvenliğimize çok faydası olacak

- Dünya'da ülkemizi yarışta ön sıralara çıkartacak

- Katma değeri büyük ürünleri, ülke olarak üreteceğiz

   Bu kadar yararları olacak olan Uzay çalışmaları için, ülkemiz Türkiye Uzay Ajansı'nı (TUA) kurmuştur. TUA olarak 2023 yılında Ay ile ilk temas gerçekleştirilecek ve 2028 yılında ise Ay'a bir uzay aracımızın indirilmesi ve sonrasında ise bilimsel çalışma yapılması hedeflenmektedir. 

AJANSLAR

Bilindiği gibi 

Amerika'da NASA uzay ajansı, 

Çin'de CNSA uzay ajansı, 

Rusya'da ROSCOSMOS uzay ajansı vardır. 

Dolayısı ile bizim TUA ajansı ileride bu ajanslarla yarışacaktır, şimdiden başarılar dileriz. 

ÖNEMLİ BİLGİLER

  Bilgi olarak şunları da aklımızda tutarsak iyi olur. 

- Dünya ile ay arası uzaklık, yaklaşık 384.000 km'dir

- Dünya ile güneş arası ise yaklaşık 150 milyon km'dir

- Dünya ile mars arası ise değişkendir, iki gezegenin Güneş etrafındaki yörüngelerine bağlı olarak 55 ile 400 milyon km arasıdır, ortalama 200 milyon km sayılmaktadır. 

- Evrenin bilinmezliğini koruyan oluşumlara karadelikler denir. Karadeliklerin boyutları birbirlerinden farklıdır. Karadelik için kabul gören maksimum kütle değeri yaklaşık 50 milyar güneş kütlesidir.

TUA
TUA


   Tua Ajansı'nın tanıtımını anlatan resimler şu şekildedir.

Türkiye Uzay Ajansı
Türkiye Uzay Ajansı

TUA
Türkiye Uzay Ajansı


Türkiye Uzay Ajansı
TUA

Türkiye Uzay Ajansı
TUA

TUA
Türkiye Uzay Ajansı


TUA
Türkiye Uzay Ajansı


   Bir yazımızın daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Sizlerle beraber büyüyen web sitemizi, tanıdıklarınızla paylaşırsanız, onlarda bilgilerden faydalanmış olurlar. 

   Başka bir yazımızda görüşmek üzere, herkese Saygılar...


Not 1: Bu yazımızı şubat 2021 yılında hazırlamıştık. Bugün 9 şubat 2024 ve Türkiye'nin ilk astronotu (Türkonot) olan Sayın Alper Gezeravcı, uzay yolculuğundan döndü. Vatanımıza ve Milletimize hayırlı olsun. Uzayda yaptığı 13 tane bilimsel deneyin ülkemize kazandıracağı çok faydalar olacaktır. Tekrar Vatanına ve Ülkene hoş geldin Türkonot'umuz, Alper Bey.

Not 2: Bu yazımızı 2021 şubatta yazmıştık. Bugün 18 şubat 2024 ve şu notu ilave edeceğiz. İlk astronotumuzdan sonra ikinci astronotumuz olan Sayın Tuva Cihangir Atasever Nisan 2024 tarihinde uzay yolculuğuna gidecektir. Şimdiden başarılar ve hayırlı yolculuklar dileriz.



   Kaynaklar ve etiketler; wwwkiathmcsbgovtr, wwwmgmgovtr, wwwtuagovtr, wwwsanayigovtr, wwwbilimgenctubitakgovtr, wwwtrthabercom, atmosfer kaç km, uydular hangi katmanda, yerden uzaya kaç km, uzayın katmanları, atmosferin en üst katmanı, hava katmanları, radyo dalgaları hangi katmanda, gökyüzü kaç katman, uzayın katmanları nelerdir, uzay hangi katmanda, uzay katmanları, uydular atmosferin hangi katmanında, uzay kaç katmandır, TÜRKONOT, ALPER GEZERAVCI, Kara delik, wwwgooglecom, 2. Türk Astronot Tuva Cihangir Atasever, İkinci Türk Astronot, dünyanın atmosferi kaç km, uzay yerden kaç km, atmosfer kaç km yüksekte, yerçekimi hangi katmanda biter, yerden uzay kaç km, dünya atmosferi kaç km, uzay istasyonu hangi katmanda, atmosfer kac km, yerden atmosfer kaç km, atmosfer nerede biter, atmosferin en kalın katmanı, yeryüzünden atmosfer kaç km, gökyüzü kaç km, dünyanın uzay katmanları, haberleşme uyduları hangi katmanda, iyonosfer hangi katmanda, dunya atmosfer kac km, meteorlar hangi katmanda parçalanır, atmosfer uzaklığı, ekzosfer nedir, katmanlar, oksijen kaç km de biter, atmosfer kaç km yükseklikte, karadelik, padişah siralamasi, atmosferin kaç katmanı var, radyo dalgaları hangi katmanda bulunur, dünyadan atmosfer kaç km, ekzosfer kaç km, dünya atmosfer katmanları, meteorlar hangi katmanda yanar, atmosfer kaç km başlar, yeryüzü ile gökyüzü arası kaç km, atmosfer yeryüzünden kaç km, atmosfer dünyaya kaç km uzaklıkta, dünya kaç katmandan oluşur, yer ile atmosfer arası kaç km, yatay hava hareketleri hangi katmanda görülür, atmosfer kaç kat, uzay atmosferi, uçakların uçtuğu katman, atmosferin son katmanı, atmosfer tabakaları, atmosferin katmanları kaç tanedir

11 Şubat 2021 Perşembe

Hayatımızın Vazgeçilmezi, Enerji

    Nefes, su ve gıda yaşamak için, hayatın vazgeçilmez üçlüsüdür. Bunlar olmadan hayatı idame ettiremeyiz. Normal bir insan yaklaşık olarak hiç nefes almadan 4-5 dakika, hiç su içmeden (susuzluğa) 7 gün, hiç bir şey yemeden (açlığa) ise 21 gün dayanabilir. Bu üçlü bizi hayata bağlayan olmazsa olmazlarımızdır. Birde günlük yaşama bizi bağlayan bir olmazsa olmazımız var artık, adı enerji.

   Önce Enerji'nin tarifini yapalım, sonra detaylı derin analizlerle niçin bu kadar önemli olduğunu, yazmaya çalışalım.

Enerji Nedir: Kısaca iş yapabilme yeteneğine denir. Çeşitleri vardır.

Enerji Çeşitleri Nedir: Potansiyel, kinetik, ısı, ışık, elektrik, kimyasal, nükleer, ve ses enerjisidir.

Enerji
Enerji Elektrik

   Bu enerji çeşitleri fizik derslerinde yoğun şekilde detaylarına kadar incelenmektedir. Bizlerin günlük hayatta en çok kullandığı enerji terimi ise, elektriktir. 

   Elektrik enerjisi artık bizler için vazgeçilmez oldu, günümüzün 24 saatinde. Evdeki lambaların yanması, kombinin çalışması, beyaz eşyaların çalışması, telefonların şarjı, bilgisayarların şarjı, ev aletlerinin çalışması, asansörlerin çalışması hep elektrikle olmaktadır.

   Peki bu kullandığımız elektrik nelerden üretilmektedir. Yaklaşık oranlarla bunları da yazalım, sonra konumuza devam edelim. Ülkemizdeki elektriğin % 31'i hidrolik enerji (barajlardan), % 29'u doğalgaz, % 22'si kömür, % 8'i rüzgar, % 6'sı güneş, %1,6'sı jeotermal, kalan kısım ise diğer kaynaklardan elde edilmektedir. Türkiye'nin yıllık kurulu gücü yaklaşık 91.000 MW olup, elektrik tüketimi de 310 milyar kwh civarıdır. 

   Ayrıca şunu da bilmekte fayda vardır. Isı enerjisini elektrik enerjisine çeviren tesislere, termik santral denir. Bu santrallerde yakıt olarak kömür, doğalgaz, çöp, fueloil, linyit gibi hammaddeler kullanılır. Bunlar yüksek sıcaklıklarda yakılıp sular ısıtılarak, yüksek basınçlı buhara dönüştürülür. Bu buharın yüksek basıncıyla türbinler döner, dönen türbinlerde alternatörleri çevirip elektrik üretir. 

   Ülkemizdeki elektriğin üretildiği santral sayısı ise büyüklü ve küçüklü olarak yaklaşık 8.100 civarıdır. Bunun 669'u hidroelektrik, 68'i kömür, 262 tanesi rüzgar, 52'si jeotermal, 330'u doğalgaz, 6.435'i güneş, geri kalanı ise diğer santrallerdir. 

   Gördüğünüz üzere ülkemizde baya santral vardır. Her geçen yılda bu santral sayısı artmaktadır. Bir yandan santral sayısı artarken, diğer yandan da elektrik tüketimi de artmaktadır. Hele hele önümüzdeki yıllarda elektrikli arabaların da kullanıma başlamasıyla  elektrik ihtiyacı daha çok artacaktır. O zaman şu konuya bakmamız gerekir. Santral sayısı az ama elektriği çok üreten bir enerji üretim şekli var mıdır?

   Konuyu araştırınca çok ilginç reel verilerle karşılaştık, o kadar ilginç ki sizde çok şaşıracaksınız. En iyisi bilgileri yazalım, analiz edelim. Fransa elektriğinin % 71'ini sadece 58 tane nükleer santrallerden karşılıyor. Düşünebiliyor musunuz sadece 58 tane nükleer santral ile Fransa'nın % 71 elektriği karşılanıyor. Eğer 81 tane santral olsa, tüm ülkenin elektriğini karşılayacaklar.

   Peki bu nükleer santrallerde elektrik nasıl üretiliyor, kısaca yazalım. Atomların parçalanması sonucu açığa çıkan ısı enerjisi, geliştirilen sistemlerle elektrik enerjisine çevrilmektedir.

   Ülkemizde yaklaşık 8.100 tane santral var demiştik, Fransa'da ise 81 tane nükleer santral olsa tüm ülkelerinin enerjisini karşılayacaklar. Bu inanılmaz reel bir veridir. 

   Peki dünyada kaç ülkede, kaç tane kurulu ve inşaat halinde nükleer santral çalışması var, birazda bu verilere bakalım. Dünyada hazır kurulu 31 ülkede 440 nükleer reaktör çalışıyor, 19 ülkede 54 tane reaktör ise inşaat halindedir. Buralardan üretilen elektrik ise dünyadaki arzın % 10'una denk gelmektedir. Yani basit bir hesapla dünyada sadece 5.000 tane nükleer santral olsa, tüm dünyanın elektrik arzı üretilir.

Bu verilerden sonra biraz da ülkeler bazında yazalım, oranları.

Fransa, elektriğin % 71'ini nükleerden üretiyor (58 santral ile)

Ukrayna, elektriğin % 54'ünü nükleerden üretiyor

Belçika, elektriğin % 48'ini nükleerden üretiyor

İsveç, elektriğin % 34'ünü nükleerden üretiyor

Güney Kore, elektriğin % 26'sını nükleerden üretiyor

Amerika, elektriğin % 20'sini nükleerden üretiyor (104 santraller ile)

İngiltere, elektriğin % 19'unu nükleerden üretiyor

Rusya, elektriğin % 16'sını nükleerden üretiyor

Almanya elektriğin, % 13'ünü nükleerden üretiyor

   Bizim ülkemizde Mersin Gülnar'da yapılmakta olan Akkuyu Nükleer santrali vardır. Tamamı bitince (4 reaktör) toplam 4.800 MW kurulu gücü olacaktır. Buradan yaklaşık 35 milyar kilowatt saat elektrik üretilecektir. Yani yaklaşık Türkiye'deki şu anki arzın % 10 'unu, sadece burası karşılayacaktır. Bir başka deyişle bu santral tek başına yaklaşık 200 tane hidroelektrik santralinin ürettiği elektriği, tek başına üretecektir. Çünkü 669 hidroelektrik santralinin ürettiği elektrik Türkiye'nin % 31'ine denk gelmektedir, bunun üzerinden sizde basit hesaplamalar yapabilirsiniz. Ayrıca bu santral üretime başlayınca, yaklaşık 3.400 kişi çalışacaktır, buda çalışma ekonomisine büyük bir katkı sağlayacaktır.

   Bunun yanında Sinop'ta 4.400 MW kurulu güç kapasitesi olan bir nükleer güç santraline başlanacak. Ayrıca Trakya'da da 1 tane 4.400 MW kurulu güç kapasiteli santral yapılması için çalışmalar yapılmaktadır (Kırklareli İğneada mevkiinde tahminen)

   Bu 3 santral yapılıp, tam faaliyete geçtiğinde şu anki arzın yaklaşık % 25'ini karşılayacaktır.

   Bu nükleer santraller yapılırken bazıları istemeyiz demişlerdi. Şimdi tüm dünya verilerine bakarak, niçin istemediklerini, bilimsel verilerle açıklamaları lazım. Amerika'da 104 santral varken, biz de niçin olmasın? Yarın bir gün elektrik sıkıntısı olursa, bu sefer de elektriklerimiz niçin kesildi diyecekler, değil mi?

   Ayrıca şöyle düşünelim, 1 gün full elektrikler kesildi, ne yapacağız o zaman? Buzdolabındaki buzluklar erir, ne varsa bozulmaz mı ? Cep telefonunuzun şarjı bitti, ne yapacaksınız ? Bilgisayarınızın şarjı bitti ne yapacaksınız ? Televizyon çalışmaz, çamaşır makinası çalışmaz, bulaşık makinası çalışmaz, asansörler çalışmaz, evdeki modem çalışmaz dolayısıyla internet olmaz...vs... Kısaca elektrik demek, hayatın devamı demektir. Bu yüzden mümkün mertebe, elektriği çok üretmeliyiz, gereğinden fazla üretirsek satarız. Ama az olursa, sıkıntılar olabilir.

   Ayrıca elektrik üretemez isek dışarıdan almak zorunda kalırız. Bir komşu ülkeden satın aldığımızı düşünelim ve ileride Allah göstermesin o ülke ile savaş oldu diyelim. Savaş zamanında bu ülke bize elektrik verir mi ? Bizler elektriksiz kalırsak ne yapacağız, bu yüzden çok detaylı düşünmeliyiz her şeyi. Büyük ülkeler yıllardır nükleer enerjiyi kullanıyor ve hâlâ da santraller yapmaya devam ediyorlarsa, bizler daha çok yapmalıyız, değil mi? Bu konuda gençlik daha çok çalışmalıdır

Şimdi bu nükleer güç santrallerin özelliklerini yazalım, sonrada yararlarını

Nükleer santrallerin özellikleri nedir:

- 3. nesil olacak
- Güvenli bir tasarıma sahiptirler (Dışarıdan insan müdahalesi olmadan 3 gün boyunca soğutma, dijital kontrol odaları, pasif güvenlik sistemleri ..vs.. olacak)
- Sürdürülebilirdir
- Teknolojik standardizasyonları vardır 
- Erişilebilir
- Meteorolojik şartlardan etkilenmeden 7 gün, 24 saat elektrik üretilir
- Nükleer yakıtın maliyeti, toplam maliyet içinde düşüktür. Yakıtın ham maddesi uranyumdur, farklı coğrafyalarda bulunmaktadır
- Sera gazı salınımı yapmaz, dolayısı ile iklim değişikliğine etkisi yok denecek kadar azdır
- Birim elektrik üretimi başına kurulum alanı, diğer santrallere göre düşüktür. Bu yüzden tarım, yerleşim ve doğal hayata etkisi azdır
- Sahip olduğu güvenlik sistemleri ile doğal radyasyonun sadece % 1'i etkiye sahiptir. Bu yüzden çevrede yaşayan halk etkilenmez, örnek Fransa % 71
- Santralin ömrü 60 yıl olup, 20 yıl daha uzatılabilir

Nükleer santralin yararları:

- İnşasında toplam binlerce işçi çalışacak
- Petrol ve doğalgaz alımı azalacak, dolayısıyla cari açık azalacak
- Enerjiye bağımlılık azalacak, döviz çıkmamış olacak
- Üretime başlayınca çalışan çok personel sayısı olacak 
- Akkuyu'nun yaklaşık maliyeti 20 milyar dolar olup, % 99.2 si Rus Devlet Kuruluşunundur. Bizim devletimiz para ödemeyip, üretime başlayınca belli oranına alım garantisi (15 yıl, yarısını) vermiştir. Yani devletimize yük olmayacak. Bu santral ''Yap-Sahip Ol-İşlet'' modeli ile yapılmaktadır ve bu şekli ile dünyada ilk, nükleer güç santrali projesidir.

   Bu arada kısa bir not yazalım. Çernobil Nükleer Santral Kazasını duyanlar, Çernobil nerede diye bazen araştırıyor. Çernobil, Ukrayna Kiev şehrine 130 km uzaklıktadır. Bu ve diğer iş kazaları ile ilgili şunu söylemek isteriz. Ne iş yapılırsa yapılsın, iş güvenliği iyi sağlanmalıdır. 

   Öz detayları ile sizlere elektrik enerjisinin önemini anlatmaya çalıştık. Elektrik üretmek görünürde gözümüze basit gibi gelebilir, ama hem zaman olarak hem de parasal olarak büyük yatırımlar ister. Bu yüzden hep üretilmesi gerekir. 

   Önemli bir yazımızın daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Gördüğünüz gibi yazıda çok ilginç veriler vardır, bu yüzden yazımızı tüm tanıdıklarınızla paylaşırsanız, onlarda öğrenmiş olur. Bir başka yazımızda görüşmek dileğiyle, herkese saygılar...


NOT 1: Bu yazımızı 11 şubat 2021 tarihinde yazmıştık. Bugün 3 mart 2022, son güncelleme ile ilgili bir notu eklemek istedik. Bugünkü tarih itibariyle toplam üretilen elektriğin, % 21'ini rüzgar ve güneş santralleri sağlamaktadır.

NOT 2: Bu yazımızı 11 şubat 2021 tarihinde hazırlamıştık. Bugün 18 şubat 2024 ve şu notu ekliyoruz. Bakanlığımızın açıklamasına göre 2023 yılı sonu itibariyle;

Ülkemizdeki elektriğin % 36,3'ü kömür, % 21,4'ü doğalgaz, % 19,6'sı hidrolik enerji (barajlardan), % 10,4'ü rüzgar, % 5,7'si güneş, %3,4'ü jeotermal, kalan kısım ise diğer kaynaklardan üretilmektedir. Türkiye'nin yıllık kurulu gücü yaklaşık 106.668 MW olup, elektrik tüketimi de 330 milyar kwh civarıdır. 

2023 sonu itibariyle santral sayıları da şöyle olmuştur;

Yaklaşık 13.000 adet civarıdır. Bunun 756'sı hidroelektrik, 68'i kömür, 365 tanesi rüzgar, 63 tanesi jeotermal, 344 tanesi doğalgaz, 10.990 tanesi güneş, geri kalanı ise diğer santrallerdir. 



   Kaynaklar ve etiketler; wwwenerjigovtr, wwwakkunppcom, NÜKLEER ENERJİ, açlık, nükleer enerji, KÖMÜR, susuzluk, HİDROELEKTRİK, Yenilenebilir Enerji, Doğal enerji, GÜNEŞ, RÜZGAR, enerji neden önemlidir, elektrik nelerden üretilir, elektrik santral çeşitleri nedir, elektrik santral çeşitleri nelerdir, nükleer santral nedir, nükleer santral hangi ülkelerde vardır, amerika'da kaç tane nükleer santral var, elektrik olmasaydı ne olurdu

7 Şubat 2021 Pazar

En Basit Anlatımla, Yeni Anayasa Niçin Lazım ?

   Yeni bir yazımızla herkese merhaba. Bugünkü konumuz hem milletimizi, hem de devletimizi ilgilendiren Anayasa'dır. Önce Anayasa nedir, onun tarifini yazalım, sonra konumuza devam edelim.

   Anayasa nedir: Türk Dil Kurumu'ndaki (TDK) tarifi şöyledir. Bir Devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargılama güçlerinin nasıl kullanılacağını gösteren, yurttaşların kamu haklarını bildiren temel yasa, kanunuesasi.

Anayasa
Anayasa


   Ülkemizdeki en son anayasa, Kanun No.: 2709 ile Kabul Tarihi: 7.11.1982 yılında 177 madde ile yapılmıştır. Yani anayasamız 1980 darbesinden sonra yapılmış olup, 39 yıllıktır. Bu anayasayı askeri yönetimin belirlediği ''Danışma Meclisi'' hazırlayıp, halkın oyuna sunmuştur. Nasıl sunulmuştur onu da iyi hatırlamak lazım. Bu anayasa hakkında aleyhte konuşmak ve propaganda yapmak! yasaktı. Yani askeriyenin kontrolünde olan bir halk oylaması ile kabul edildi, bu anayasa.

   Bu anayasada bugüne kadar toplam 19 defa olmak üzere, toplam 184 değişiklik yapılmıştır. ( 1987 ile 2017 yılları arasında). Aşağıda bunların detaylı listesini ekledik, bu listelerden bakarak tüm detayları görebilirsiniz.

Anayasa değişiklikleri
Anayasa değişiklikleri

Anayasa değişiklikleri
Anayasa değişiklikleri


   Şimdi gelelim başlıktaki sorumuzun cevabına, en basit anlatımıyla yeni anayasa niçin lazım ?

   Düşünün bir arabanız var 1982 model, kullanıyorsunuz. Ama zaman içinde 19 defa olmak üzere gerek tadilat, gerek modifiye olarak toplam 184 kez işlem yaptınız, 2021 yılına gelene kadar. Arabanız şu an 39 yaşında, çalışıyor ama motoru hâlâ 1982 model. Etrafınızdaki arabalara bakıyorsunuz, birde sizin arabaya. Onlarla belli bir süre daha yarışabilirsiniz ama bir yerde durabilirsiniz, yada ha bire arıza çıkartabilir. 

   Bu örnekteki gibi, bizim anayasa 1982 model ve bir çok değişiklik yapılmasına rağmen, günümüze tam ayak uyduramıyor ve içeriği darbe zamanında yapılmış bir anayasa, ne kadar değiştirirseniz değiştirin, özü darbe anayasasıdır. Bu yüzden değişmesi ve yeniden yazılması lazım. En kısa haliyle, niçin lazımın cevabı bu şekildedir.

   Şimdi diğer maddeleri sırasıyla halinde yazalım:

- Dünya çok hızlı ilerliyor, gelişiyor. Dünya ile daha çok yarışabilmek için, hızlı kararlar alınacak.

- Tamamen sivil bir anayasa olup, darbenin d'sinden eser olmayacak.

- Günümüz şartları ile, 1982 anayasasında bazı tutarsızlıklar olabiliyor, bunlar tamamen ortadan kaldırılacak.

- Halk tarafından seçilen bir meclis, yapmış olacak.

- Milletin hak ve hukukunu ön plana çıkaracak.

- Devletle millet arasında çok güzel bir köprü vazifesi kuracak. Sizler de düşündüğünüz de, farklı maddeler ekleyebilirsiniz bunlara.

   Milletimiz her zaman en iyisine layıktır. Bundan dolayı da darbe izlerinin tamamen silinip milleti ön plana çıkaran yeni sivil bir anayasanın yapılıp, bizlere sunulmasını dileriz.

   Bu yazımızın da sonuna geldik, başka yazılarda görüşmek üzere, herkese saygılar...



   Kaynaklar ve etiketler; wwwtbmmgovtr/anayasahtm, sozlukgovtr, YENİ ANAYASA, Darbe Anayasası, son anayasa tarihi, sivil anayasa nedir 

5 Şubat 2021 Cuma

Bill Gates'e Kim Soracak ve Dünya'nın Seyri

   Herkese merhaba, Dünya ve Türkiye gündemi yine çok yoğun. Sizlere en kısasından, öz derin analizler yapıp, bazı sorular soracağız. Bu sorulara göre sizlerde olayları daha kolayca yorumlayabileceksiniz.

BİLL GATES'E KİM SORACAK?

   Dünya'da şu an o  kadar şaşılacak durum var ki, bazen hayal mi görüyoruz diye de gelebiliyor. O da şudur. Dünya medyası gözünü açmış, Bill Gates ne diyecek, onu bekliyor. İnanılacak bir durum değil bu. Çünkü Bill Gates doktor değil, bilgisayar mühendisi bile değil (çoğu kişi onu bilgisayar mühendisi zannediyor). O zaman niçin dünya bunun ağzına bakıyor. Ne tesadüf ki dedikleri de çıkıyor. 2015'teki bir konferansta bugünü adeta anlatmış, önceki yazımızdan bakabilirsiniz

   Bill Gates açık açık dünyaya, virüsler bitmeyecek demek istiyor. Bununla ilgili yakında yayınladığı bir video var. 

Bill Gates
Bill Gates Pandemic

   Videoyu ekliyoruz, ingilizce bilmeseniz bile görsellerden ne demek istediğini rahatlıkla anlayabilirsiniz. Virüs sanki on yıllarca devam edecekmiş gibi, yapılması gereken hazırlıklardan bahsediyor, Niçin millete karamsar bir tablo sunuyor acaba ?  Karar sizin

   Bill Gates ne diyorsa çıkıyor, bu kadar tesadüf olamaz. Bizde o zaman merak la bekliyoruz, Dünya'dan hangi bilim insanı çıkıp ta şu soruyu Bill Gates'e soracak.

- Ey Bill Gates, sen doktor değilsin, bu aşı sevdan, virüs sevdan nedir ? Eğer bu soruyu bir bilim insanı Bill Gates'e sorarsa, virüs dünyada azalıp, bitmeye başlayabilir. Yoksa 5-10 yıl bitmez. Bunu ben değil, Dünya'nın doktoru olan, Bill Gates söylüyor.

Bill Gates
Bill Gates Pandemi 


   Diyeceksiniz ki Bill Gates kim ki, herkes bunu takip ediyor. Sadece bir durum yazacağım, sonrasını siz anlarsınız hemen. Geçen bir yazımız da Bill Gates'in toplam 250.000 dönüm arazi satın aldığını yazmıştık. Ne tesadüftür ki Amerika'nın yeni Başkanı göreve oturur oturmaz dediği ilk cümlelerden biri açlık idi. Derinlemesine analizi size bırakıyoruz, sadece bu örnek bile Bill Gates'in arkasındaki gücün ne kadar olduğuna bir işarettir. O yüzdendir ki neredeyse tüm dünya medyası doktorlar yerine, medya Bill Gates'in ağzından çıkacaklara bakıyor, neden acaba ?

Bill Gates
Bill Gates Çalışma 

   Ayrıca sizlere can alıcı bir soru. Bu kadar aşı ve virüse kendini adamış olan Bill Gates'in maske takarken bir resmini gördünüz mü, bizler görmedik. Google'ada baktık, bulamadık gibi. Belki de 1 tane numunelik olabilir. Normalde yüzlerce resim olmalı, değil mi ? Niçin acaba, hiç evden dışarı çıkmıyor mu ?

Maske


BİLL GATES ve BİLGİSAYAR VİRÜSÜ SEVDASI

   Bill Gates'in bu virüs sevdasından dolayı aklımıza deli sorular geliyor. Bir tanesini yazalım o zaman.

- Bilgisayarlardaki virüsleri demi siz üretiyorsunuz acaba ? Bir taraftan virüs üretip, diğer taraftan virüs programı satmak, eğer böyleyse iyi iş. Bu doğru ise, benzerini sağlıkta da yapıyor musunuz?

DÜNYANIN SEYRİ

   Şimdi Dünya'nın seyri nereye gidiyor, neler oluyor, neler olabilir bunlara kısaca aşağıda başlıklar halinde değineceğiz. Sonrası sizin derin düşünmelerinize kalacaktır.

Yunanistan Durumu

   Amerika seçimi bittikten sonra üst akıl, hızlı çalışmaya başladı. Mesela geçen hafta 30 tane saldırı helikopterini Türkiye'ye 60 km uzaklıktaki Dedeağaç'a yerleştirdiler, niçin acaba ? Sayın İçişleri Bakanımız 15 Temmuzun arkasında Amerika ve bağlantıları var demişti. O zaman şimdi soruyoruz, niçin bu helikopterler Dedeağaç'a getirildi? Şu an için başka bir 15 temmuz planınız mı var ? Ayrıca Avrupa ve Amerika niçin hep Yunanistan'a yardım eder ? 

   Konuyu bir bütün olarak düşünürseniz, niçin yardım ettiklerini kolayca anlarsınız.

Evde Hayat 

   Sağlık açısından devletler bazı yasaklar yapmaktadır. Sokağa çıkma yasağı, bazı işyerlerini açmama yasağı vs...Bunu şimdi üst akıl kullanmaya başlayacaktır. Nasıl mı ? İşyeri kapanan esnaf belli bir süre sonra zorda kalıp, sıkıntıya girecektir. Evlere kapanan millet, artık sıkılmaya başlayacaktır. Hem milleti, hem esnafı galeyana getirtip, aralarına provokatörler katıp, halkı iç isyana teşvik etme planları yapmaktadır. Dünya'da bu tarz olaylar 5-6 ülkede (Fransa, Almanya, Hollanda, Danimarka..vs..) başlatıldı. Asıl amaçları ise şudur. 

   Üst akılla beraber çalışmak istemeyen devletleri zor durumda bıraktırıp, ya istifa etmeye, ya da erken seçim yapmaya zorlatıp, kendi adamlarını devletlerin başlarına getirip, böylece dünyayı kontrol altına alma planları yapmaktadırlar. Önceki yazılarımız dada bahsettiğimiz gibi, bunlar robotik insanlardan oluşan topluluklar istiyorlar. Yani biz ne dersek, onu yapacak topluluklar. Bu yüzden dikkatli olalım.

   Tavsiyemiz, Bilim Kurulu'nun en sıkı denetimlerle küçük esnafların açılmasına izin vermeleridir. Bilim Kurulu üyeleri şu empatiyi yaparlarsa, ne demek istediğimizi daha iyi anlar. 3 ay boyunca hiç bir yerden maaş alamazlarsa, ne yaparlar? Ayrıca Bill Gates açık açık önümüzdeki 5-10 yıl virüsler bitmeyecek diyor ve küresel uyarı sistemi gibi, bir plan yapmış. O zaman sorumuz şu: Bu esnaflar 10 yıl kapalı mı kalacak ? Üretim olmazsa, nasıl tüketim olacak, her şeyin fiyatı otomatik artmaz mı? Piyasa arz-talep dengesi üzerine kuruludur, en basit ekonomi kuralı böyle der.

Küresel Uyarı
Küresel Uyarı Sistemi

Gıda Fiyatları ile Kimler Oynuyor

   Üst akılın başka planı ise gıda fiyatları ile oynayıp, milletin sabrını taşırma planları vardır. Son 1 ayda olan dünyadaki gıda fiyat artışları, bu planı açıkça deşifre etmektedir. Devletlerin ve Devletimizin burada yapacağı tek şey, kim bu fiyatları provokatif şekilde artırıyorsa onlara en ağır cezayı vermeli, millete bu firmaları reklam etmeli ki, millette bilsin bu firmaları. Bu yüzden kimse milletten büyük değildir, millete gıda fiyatları ile operasyon çekemez !

İmanımız

   Onların yüzlerce metre toprak altında gizli planları varsa, bizlerinde  İMANI var. Mehmet Akif, İstiklal Marşı'mızda ne demiş ? ''Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma ! Nasıl böyle bir imanı boğar''

Boğaziçi Üniversitesi

   Gezi olaylarında 5-10 ağaç için eylem yapanlar, şimdi ne bahane bulsak ta başka olaylar yapsak demeye başlamışlardı ki, İstanbul Boğaziçi Üniversitesi Rektörlük seçimine yapıştılar.

   Ankara'da ise toplanan bir grup, mesele Boğaziçi değil, sen hala anlamadın mı ? diye pankart açıyorsa, arkasında kimler var, çok açıktır. Yurt dışından da Boğaziçi'ne destek verilirse, anlayın ki tam küreselcilerin operasyonudur bu. Ayrıca Ülkemizi beğenmeyenlere sormak lazım, başka ülkede bunları yapsanız, polis size neler yapar? Avrupa ve Amerika'da polislerin neler yaptıklarını, videolardan önce izlesinler, sonra onları iyi tanırlar. 

   Gösterilerde yakalananların bazıları terör örgüt üyelerine mensup olduğu, bazılarının hiç üniversiteyle alakalı olmadığı, bazılarının başka illerden geldiğini İstanbul Valiliği açıkladı. O zaman soru şu: Kim bunları kandırıyor ve köklü çözüm nedir ? Sırasıyla bizim önerilerimizi yazalım, gerisi Devlet Büyüklerimizin kararıdır.

- Yurt dışı kaynaklı vakıf ve dernekler çok sıkı denetlenmeli, niyetleri ve amaçları. Yapılan para transferleri, nerelerde kullanılıyor. Yoksa bunların çoğu illegal örgütlere mi aktarılıyor ?

- Eğitim sistemimizde maneviyata önem çok verilmeli. Çoğu genç mutluluğun maddiyatta olduğunu veya çok okuyup yüksek makamlara gelerek olacağını zannediyor, halbuki o geçici bir mutluluktur. 

- Uyuşturucu tarzı bağımlılık yapan maddelere karşı hem ailelerin, hem de arkadaş çevresinin iyi takibi olmalıdır.

- Boğaziçi Üniversite Dünya'daki ilk 50 üniversite arasına nasıl girebilir diye düşünülmeli. Bunun için orada okuyan gençleri birbirleri ile, bilim alanında yarıştıracak projeler üretilmeli.

   Ayrıca Odalarla ilgili kanun hazırlanıyordu, bir an önce hazırlanıp çıkması lazım. Çünkü önceden bazı odaların bu tarz eylemlere destek mesajları vardı. Odalarda üyelere, aidat ödemesi zorunlu olmamalı. Bu aidatlarla bazıları çok büyük güçlere sahip olmaktadırlar.

Osmanlı Ruhu

   Üst akıl şunu çok iyi biliyor. Eğer Osmanlı Ruhu geri gelirse, tüm planları alt üst olacak. O yüzden bunun olmaması için Türkiye'yi darbelerle durdurmak veya iç isyan gibi olaylarla zayıflatmak için, çalışma planları ebede kadar olacaktır. Çünkü Türkiye büyürse, diğer devletlerinde sesleri çıkmaya başlayacaktır. Dolayısı ile buda onların para kaynağının kurumasına sebep olacaktır. 

   En basitinden Fransa bize niçin kafa tutmaya çalışıyor ? Çünkü işin ucunda yıllardır sömürdüğü Afrika'yı kaybetme korkusu var. Burayı kaybederse, kazandığı yüz milyarlarca dolar para kaybolacaktır! Bunların işi gücü zaten para, insanları düşündükleri yok. Osmanlı Ruhu ise önce insana önem verir, paraya değil.

Osmanlı
Osmanlı


Twitter Yasaklamaları

   Bu medya aracı artık dijital bir silaha döndü gibi. Amerika'da Trump'un hesaplarını bloke etmişlerdi, geçenlerde Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun twitini engellediler (düşünün devletin resmi bakanına yapıyorlar bunu) dün ise Mhp Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet Bahçeli'nin twitine kısıtlama getirdiler. Bu twitter duracak mı, asla durmayacak. Önümüzdeki 2023 seçimlerine giderken C. Başkanımız Sayın Erdoğan'a da benzerini yapacaklardır, belki de Trump gibi tam seçime 2 hafta kala Erdoğan'ın hesabına bloke yapacaklardır. Peki buna çözüm ne olabilir. Biz onları yazalım, gerisi Devletimizin kararıdır.

- Çok sıkı denetim altına alınmalılar, onlar terörü destekleyenlerin hesaplarına bir şey yapmayıp, teröre sert çıkanların hesaplarını kısıtlıyorlarsa, Devlet olarak ta bunlara her türlü yaptırımı yapmalıyız.

- Tam kısıtlama yapılabilir, Devlet olarak istediklerimizi yapmazlarsa

- Bunlar geçici çözümler. Asıl bizce kalıcı olan çözüm ise şudur. Dünya'da Türk ve Müslüman ülkelerin nüfusu yaklaşık 2 milyardır. Bu Devletlerin hepsi ile bir araya gelip, ortak bir sosyal medya platformu kurmalıyız. Böylece hem twitter'ın tekel zinciri kırılmış olur, hem de Türk ve Müslüman diğer ülkelerdeki kardeşlerimizle olan bağlar daha da güçlenir.

- Google gibi, büyük arama motorları da yapmalıyız, ortaklaşa. Biz bazen google'da çok araştırma yaptığımız da dikkatimizi çeken bir durum var. Sizin önceki aramalarınız googleda kayıtlı olduğu için, sizin nasıl bir şey aradığınızı biliyorlar. Bu yüzden sizin aradıklarınızı başta göstermiyor, baya ileride ki sayfalar da gösteriyor. Sizlerde bol arama yaparak, bunu anlayabilirsiniz.

Abdülhamid Han'ın Tahttan İndirilmesinin Bugüne Yansımaları 

   Üst akıl büyük planları 100 yıllık yapar. Bu yüzden zamanında Abdülhamid Han önlerine engeldi, bir şekilde tasfiye edilmesi veya ölmesi gerekiyordu. Sonunda tahttan indirildi. Peki üst akılın karanlık defterinde bundan sonrası için ne planlar vardı. Biz önemli 4 planı yazalım, gerilerini siz düşünün.

- Kâbe'nin bulunduğu yeri, Osmanlı'dan ayırıp ülke yapmak.

- İsrail'in kurulması

- Osmanlı'dan bir çok devlet kurmak

- Ermenistan'ı kurmak

   Bunların hepsi oldu mu? oldu, peki bunları planlayan üst akıl, önümüzdeki 100 yıl için neyi planlıyor acaba? Biz sadece en büyük planlarından birini yazalım, gerilerini siz düşünün. Dünya mazlumlarının umudu ve onlara liderlik yapacak olan Türkiye'yi 3'e bölmek istiyorlar, buna göre haritalar hazırlıyorlar farklı farklı. Çünkü Türkiye onların tüm planlarını alt üst ediyor. Bizlere düşen görev, Abdülhamid Han'a yapılanlardan iyi ders alıp, önümüze kurulan tuzakları iyi analiz etmeliyiz.

2023 Cumhurbaşkanı Adayları 

   Bildiğiniz gibi C. Başkanı olabilmek için % 50 +1 oy almak lazım. Bu yüzden seçim 2 büyük aday arasında geçecektir. Bir taraftaki aday bellidir, Sayın C. Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dır. Diğer tarafın adayı ise henüz belli değildir. Ama dış gelişmeler ve medyadaki öne çıkarma haberlerine baktığımızda derin analizlerle şunu diyebiliriz. Şu ana kadar 2 tane aday düşünüldü. İlki 2018 in sonlarına doğru medyada öne çıkarıldı ama hesaplar alt üst oldu. İkincisi 2019 un sonlarına medyada öne çıkarıldı, ama oda olmadı. Şu an 3. isim üzerinde anlaşıldı gibi 2020'nin son zamanlarına doğru. Reklam ve medyada öne çıkarılma çalışmaları yapılıyor. Kim diye soracak olursanız, ismi şuan kalsın deriz. Çünkü buda değişebilir belki, daha 2.5 sene var seçime. Gördüğümüz kadarı ile 4. isim de kendi çapında çalışmalara başladı, belki sıra bana gelebilir diye. Bakalım neler olacak, hep birlikte göreceğiz zamanla.

Dış Kaynaklar

   Şunu asla unutmayalım. Gerek ekonomik, gerekse de fiili darbelerin arkasında, mutlaka dış kaynaklar vardır. O yüzden bu tarz durumlar karşısında 2 kere durup , düşünmeliyiz. Yoksa onların oyunlarına yem oluruz. Onlar 2 hamle düşünüyorlarsa, bizler 4 hamle düşünmeliyiz. Önceki yazımız dada belirttiğimiz gibi, Nisan ayına dikkat! Bu kadar hareketlilikler boşuna değil, şimdiden denemeler yapıyorlar. Birileri Hsk Üye seçimlerinden önceki ayda, yani nisanda,  büyük planlar yapıyor olabilirler. Bizlere düşen uyanık olmak, dua ve tevekkül etmek, gereken yerlerde de Devletimize yardımcı olmaktır.

   Bir yazımızın daha sonuna geldik, biraz uzun oldu. Sebebi ise bilinmesi gereken, düşünülmesi gereken detaylar vardı, onları yazmaya çalıştık. Yazımız sürükleyici olduğu için, okurken zamanın nasıl geçtiğini anlamadınız. Bu yazımızın linkini, başka arkadaşlarınızla paylaşırsanız, onlarda öğrenmiş olur. Bu kadar detayı hiç bir yazıda bir arada  bulamazsınız. Şunu da unutmayalım, bu Vatan hepimizin, bazı dış güçler birilerini devasa paralarla kandırıp, birbirimizi bölmeye çalışır. Onlar geçicidir, bizler ise daima kalıcıyız. Hep birlikte daha hayırlı ve güzel günlere İnşaAllah.

   Başka bir yazımızda görüşmek üzere, herkese saygılar...

Bayrak
Bayrak



   Kaynaklar ve etiketler; kuruldiyanetgovtr, youtube, google resimler, robotik dünya, robotik insanlık

19 Ocak 2021 Salı

Aşı Profesörlüğünden Tarım Uzmanlığına

   Merhaba değerli okuyucularımız, gündem o kadar hızlı ilerliyor ki hayatı hızlandırıyor. Bundan sonra diğer işlerimizden zaman kalırsa 2-3 günde bir, kısa köşe yazıları yazacağız. Belki de ileride günlük yazacağız, planlarımıza aldık şimdiden.

   Bugün gördüğümüz bir konu üzerinde kendi analizlerimizi yazacağız. Konunun baş aktörü, bilgisayar uzmanı, sonra aşı profesörü olan Bill Gates. Diyeceksiniz yine ne yapmış? Son yıllarda Amerika'nın değişik eyaletlerinde yaklaşık çeyrek milyon dönüm arazi satın almış. Eee bunun neresi ilginç diyebilirsiniz adamın parası var istediğini alır, istediğini satar.

Arazi
Arazi Bill Gates


   Yatırımcı gözüyle bakarsanız, dediğiniz doğru. Ama 66 yaşında olan Bill Gates'in bağlantılarını yazdığımız önceki yazımız bilinirse, bunun normal bir yatırım olmadığını iyi anlarsınız. Ayrıca yıllarını bilgisayar üzerine veren bir kişinin bir anda aşı, sonra tarım üzerine bir şeyler yapması çok düşündürücü. Normalde emekli olan insanlar, dinlenir, yaptığı işlerle ilgili gençlere tavsiye verici konferanslar yapar. Ama Bill Gates eski işiyle alakalı bir şey yapmıyor, tam tersi insan sağlığını ilgilendirecek işlere giriyor. Zaten kendisinin çok sözü var, sağlıkla alakalı, diğer yazımız da anlattık hepsini. 

   O zaman Bill Gates neler düşünüyor diye sorular soracağınızı bildiğimiz için, derinlemesine düşündük. Kendimizi onun yerine koyarak, biraz empati yaptık. Gıda ve su insanların yaşaması için gerekli olan en önemli 2 vazgeçilmezdir. Eğer niyetleri iyi değil ise, bizlere göre şunları planlamış olabilirler. Sırasıyla bizler yazalım, sonra yazdığımız her adım doğru çıkarsa, sonraki adımların neler olacağını şimdiden öğrenmiş olursunuz. Bizden düşünüp yazması, gerisi sizlerin kararı.

BİLL GATES ve ARKASINDAKİ DERİN GÜÇLER NELER PLANLIYOR OLABİLİRLER?

- Önce ürünler üretip, çokça reklam edecekler

- Sonra belli bir reklama ulaştıktan sonra, daha çok kitleye ulaşmak isteyecekler

- Daha çok kitleye sağlam şekilde ulaşmanın yolu, paketli ürünlerdir. Buna iyi yatırım yapacaklar

- Bu altyapıları yaptıktan sonra, daha fazla randıman almak için Gdo'lu ürünlere yönelecekler

- Büyük planın asıl kısmı, bundan sonra başlayacak

- Dünya'da herkese bu gdo'lu ürünleri satmak için, diğer normal yediğimiz doğal gıdaların bir şekilde pasifize edilmesi gerekecektir. Bunun için domates, patates, soğan, fasulye vs.. kısaca ne varsa bunlarla ilgili spekülatif haberler, karalama kampanyaları yapacaklar.

- Mesela bu sebze ve meyveler insanlara, değişik hastalıklar yapıyor, yani göz korkutma senaryoları yapacaklar.

- Bunda ne kadar başarılı olurlarsa eğer, o kadar kişiye ürünleri ulaşacak

- Bunların nakliyesi kısa zamanda olması için kendi nakliye taşıma firmalarını kuracaklar. Ürünler elit kesime hitap edecekse belki de, hava kargo firması kuracaklar.

- Sonra bu gdo'lu ürünlerle insanlar değişik hastalıklara yakalanabilir. Yani sağlıksız yetişen bir nesil olacak.

- Kimileri ölür, kimileri ise hastalanıp, ilaçlar almaya başlar. Zaten ilaç sektörünün çoğu, bunun arkasındaki derin güçlerin elinde. Yani bir taşla 2 kuş misali

   Bu yazdıklarımızı planlamış olabilirler mi ? Bizce daha fazlasını da planlamış olabilirler. Bunun haricinde şu an yapay et üretip, Singapur'dan ilk onayı bile aldılar. Tahminen 5-8 sene içinde bu yapay et dünyada artabilir. Bizce sağlıklı olamaz, çünkü adı üstünde doğal değil, yapay. 

   Ayrıca bunun çok tehlikeli bir söyleyişi iler ki yıllarda karşımıza bir duvar gibi çıkacak. Nasıl mı ? İleride bazıları diyecekler ki, Kurban Bayramı'nda hayvan kesmeyin, amacınız et dağıtmaksa, buyurun yapay etlerimiz var. Bu yapay etlere daha çevreci gibi süslü laflar da ekleyip, bizleri ibadetlerden uzaklaştırmaya çalışacaklardır. Yani bir bakıma vâcip olan Kurban Kesmeyi başka türlü söylemlerle söyleyip, bizleri Kurban kesmemek için ikna etmeye uğraşacaklardır. Şimdiden uyanık olalım. Hayat doğaldır, yapaylarla aklımızı karıştırmalarına izin vermeyelim.

   Eğer şu anki korona virüste yapay ise, üst akıl bazı kazanımlar elde etti bile. En basitinden bizleri ''Manevi Değerlerimizden'' Uzaklaştırdılar. Neleri mi ?

- Büyüklerin elleri öpülmüyor

- Camilerde insanlarımız musafaha yapamıyor

- Yollarda insanlar birbirleriyle tokalaşmıyor, samimiyet azalıyor

- Hacca gidilmedi

   Bu yüzden bizler hem kontrollü, hemde çok uyanık olmalıyız. Üst akıl hiç bir zaman uyumaz, bunu unutursak, bizleri daha çok oyuna getirirler ömür boyu. 

   Yazımızın sonuna geldik. Herkesin öğrenmesi için paylaşabilirsiniz. Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle, herkese Saygılar...



   Kaynaklar ve etiketler; wwwgooglecom resim, AŞI, PROFESÖR

13 Ocak 2021 Çarşamba

Darbelerin Türkiye'ye Kaybettirdiği Trilyonlar

   62 yıl önce yani 1959 yılında Türk Dil Kurumu Sözlüğü'ne fiili anlamı ile giren bir kelime, Darbe ! Teknik olarak ne anlama geliyor önce ona bakalım, sonra derin analizlerimizi yazmaya başlarız.

   Türk Dil Kurumu'nun 2011 yılında yayınladığı sözlükteki anlamı aynen şudur; Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hükümeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi.

Darbe
Darbelerin Kaybettirdikleri

   Şimdi kendi kendinize  diyebilirsiniz bu haftaki konuyu niçin darbe seçtiniz ? Bizce bu konu çok irdelenmeli, her şey açığa çıkmalı. Böylece bugüne kadar şikayet ettiğimiz başka konuların ana sebeplerinden birinin, darbeler veya benzer anlamı ifade eden muhtıra, ayaklanma, girişimler olduğunu daha iyi anlarız. 

   Öncelikle darbeler  ile Ülkemiz yıllar boyunca neler kaybetti, onlardan bazılarını sırasıyla yazalım. Daha sonra ise analizlerimize devam edelim. İlk darbe 27 Mayıs 1960 yılında yapılmıştır ve yazacaklarımız darbeden sonraki 61 yılın genel toplamlarıdır.

   68 YILDA KAYBETTİKLERİMİZ:

- 1924 yılında Vecihi Hürkuş, projesini hazırladığı ilk Türk uçağı ''Vecihi K-VI''yı tasarladı ve üretti. Uçağı için uçuş müsaadesi istedi ama sertifikayı verebilmek için toplanan teknik heyette tayyareyi kontrol edecek personel bulunamadığından uçuşta gecikmeler oldu. Sonunda teknik heyetten bir kişi biz bu lisansı sana veremeyiz, eğer kendi yaptığın uçağa güveniyorsan atla, uç, bizi de bu yükten kurtar dedi. Bunun üzerine 28 Ocak 1925'te ilk uçuşunu yaptı. Ama nemi oldu, izinsiz gerçekleştirdin denilip, cezalandırıldı !

- Şakir Zümre Kurtuluş savaşı yıllarında Türkiye'ye yurt dışından silah ve cephane gönderdi. Bundan dolayı TBMM tarafından İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi. Daha sonra 1925 yılında Türkiye'nin ilk savunma sanayi fabrikasını kurdu. Burada tayyare bombaları, havan topları, denizaltı imha topları, mayın, el bombaları üretmeye başladı. İkinci Dünya Savaşından sonra Marshall Planı ile yapılan yardımlardan dolayı (1948-1951) fabrikaya mühimmat ürettirilmedi. Çünkü dediler ki;

- ''Yerli imalata gerek yok, Amerikalılar bunu zaten bedavaya veriyorlar'' 

   Fabrika daha sonra soba üretmeye başladı. Düşünün askeriyemize bomba ve top üreten fabrika, bildiğimiz sobaları üretmeye başladı. Şakir Zümre 1966 yılında vefat ettikten 4 yıl sonra 1970 yılında soba fabrikası da kapandı. Şimdi düşünün, yaklaşık 68 senede aldığımız silahların ve yapamadığımız ihracatın boyutunu. Yaklaşık 1 trilyon doları geçmiştir.

Şakir Zümre
Şakir Zümre

- 1944 yılında Nuri Demirağ ilk yolcu uçağımızı (Dünya Havacılık Otoritesi tarafından ''A sınıfı yolcu uçağı'' kategorisine alındı) İstanbul'dan Ankara'ya uçurdu. Ama sonraları bir şekilde engellenip rafa kaldırıldı. Sonra neler mi oldu, bol bol yolcu ve savaş uçakları alındı yıllar boyunca. Bu uçaklara ödenen para ve yapamadığımız ihracat kayıplarının toplamı 1,5 trilyon doları geçmiştir.

Nuri Demirağ
Nuri Demirağ


- Ülkemizin yerli ve milli silah sanayimizin temellerini atan Nuri Killigil Paşa fabrika kurarak top, havan, uçak bombaları imal etmeye başlayarak ülkemizin savunmasına katkılar sağlamaya başlamıştır. Ama 1949'da yaşanan patlama da (sabotaj ihtimali çok çok yüksek) Nuri Killigil Paşa işletmeye girmiş, ama sonra kendisinden haber alınamamış ! Dolayısı ile fabrika kapanıyor. Bundan sonra neler mi oldu, tabi ki yurt dışından ithalatlar. Peki bunların bugüne kadar ki ülkemize maliyeti ve yapamadığımız ihracat kayıplarının toplamı sizce ne kadardır ? Yaklaşık 1 trilyon dolar

Nuri Killigil Paşa
Nuri Killigil Paşa


- 1961 de yapılan Devrim Arabası çeşitli sebeplerle rafa kaldırılıyor. (Arabaya benzin konulması unutulduğu için, yolda benzin ilavesi yapılmıştı. Ama sonra gazeteler ne manşet attı, biliyor musunuz ? 100 metre gitti, bozuldu! Gerisine sizler karar verin). Halbuki 2 araba vardı ve biriyle Cemal Paşa Anıtkabir'e gitmişti ama bu konuşulmadı hiç. Daha sonra ne mi oluyor. Tabi ki ithalat, ithalat, baya bir ithalat. Yaklaşık 60 yılda ödenen para ve yapamadığımız ihracat kayıplarının toplamı 1,5 trilyon doları geçmiştir.

Devrim Araba
Devrim Araba


- Sağlık alanında gerek alet, gerekse ilaçlara ödenen paralar, yapamadığımız ihracat kayıpları ile beraber toplam yaklaşık 1 trilyon dolar.

- Petrol, doğalgaz ve türevleri olan hammaddeler için ödediğimiz paraların toplamı ve yapamadığımız ihracat kayıpları ile beraber toplam para yaklaşık 2,5 trilyon dolar.

- Teknolojik aletler bilgisayar, telefon, beyaz eşya vs. için ödediğimiz paraların toplamı ve yapamadığımız ihracat kayıpları yaklaşık 0,5 trilyon dolar

   Daha başka ürünleri de ince detaylarına kadar incelersek darbelerin ülkemize verdiği ithalat zararı ve  yapamadığımız ihracat rakamlarının toplamı, 61 yıl için yaklaşık, 9 ile 12 trilyon dolar arasıdır. Rakamı duyunca çoğunuz şok oldunuz, çünkü darbeler ile ülkemizin ilerlemesi engellendi. Eğer darbeler olmayıp, günümüzdeki gibi büyümeye 61 yıl önce başlasaydık, ülkemiz bugün çok farklı konumda olurdu Dünya'da. Burada ki toplam rakama 10 trilyon dolar dersek, rakamın büyüklüğünü anlamak için şu örneği verebiliriz ayrıca. Toplam 8.000 kişinin çalıştığı bir tekstil fabrikasının yıllık cirosu 1 milyar dolardır. Buna göre 10 trilyon dolar, bu 8.000 kişilik fabrikanın tam 10.000 katı yapmaktadır. Bu örnekle konumuz, daha iyi anlaşılmıştır.

Darbelerin
Darbelerin Kaybettirdikleri


   Sonuç olarak darbeler ile ülkemize ve bizlere neler yapıldı. Bunları maddeler halinde yazalım:

- Bizleri ha bire hazırcılığa alıştırıp, ellerimizdeki paraları aldılar

- Üretimden bizi uzaklaştırıp, ithalatımız arttı, işsizlik arttı, ihracatımız azaldı

- İthalatın artıp, ihracatın azalmasından dolayı cari açık arttı, enflasyon arttı. 

ithalat
2019 ithalat ilk 20 kalem listesi


   Peki bu durumlar ülkemizde nelere sebep oldu ? Tabi ki ekonomik krizlere, piyasa dalgalanmalarına, faizlerin yükselmesine. Çünkü bir ülkenin büyümesi, o ülkenin yaptığı ihracatla doğru orantılıdır. İhracatınız ne kadar artarsa, Gayrisafi Millî Hasıla'nızda (Gsmh) artar demektir. Peki bazıları ne yaptı bu kriz zamanları. Hemen hazıra konmak için Imf'e başvurdu. Bizim bu kurumla ilk tanışmamız ise hemen darbe sonrası yani 1961'de oldu. Bu yılda  Imf'nin kapısı çalınarak, kredi alınmaya başlandı. 

   Imf borç verirken, devletlere bir çok emirler de veriyordu. Kısaca borç alan, emir alır sözü oldu. Yani Imf size borç verir gibi yapıyor ama devletleri emri altına alıyordu. Şükür ki bu imf defterini 2013 yılında Devletimiz kapattı. Bu imf'den dolayı ödenen milyarlarca sdr para var. Bunlar milletten alınan vergilerle ödendi. 

   Darbeleri anlatırken önemli bir konuya da değinelim. Dünya'daki küreselciler yıllarca büyüdüler. Neden mi, çünkü her sektörde en büyük durumdalar. Dolayısı ile ne iş olursa olsun, büyük paralar bunların kontrolünde olmaktadır. Buda onlara güç katmaktadır. Güç ise onlara hırs ve ölümsüzlük duygusu vermektedir. Böylece tüm dünyayı kontrol edecekmiş gibi davranıyorlar. Peki bizler neler yapmalıyız bunlara karşı?

   Her ülke üretebildiği kadar her türlü ürünleri kendileri üretirse, bu küreselcilere gidecek paraların muslukları sıkılmış olur. Musluklar sıkılınca önce para , sonra güç, sonra da hırslarını kaybedecekler. Böylece dünya rahat bir nefes almaya başlayacaktır. Yoksa küreselciler asıl amaçlarına ulaşmak için hiç boş durmayacaklar. Oda robotik insanlardan oluşan ve kontrol altında tutulan bir Dünya !

   Bu ne demek oluyor diyebilirsiniz. En basitinden bir örnek verelim. Herhangi bir ülkede seçim olacağını düşünelim. Bu küreselciler kimin seçilmesini istiyorsa, bir şekilde robotik insanlara emir verecek (hipnoz gibi). Böylece seçimde istedikleri aday, seçimi kazanacak. Kazandıktan sonra da o ülke onların kontrolüne otomatikman girmiş olacak. Bunlar olmaz olmaz demeyin, büyük amaçların da buna benzer çok planlar var.

   Ayrıca son 40 gün içinde bazıları şu konuşmaları yaptı. Önce bu konuşmaları yazalım, konuşmaların normal mi, anormal mi olduğuna sizler karar verin. Daha sonra ise yazımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz.

- Bu son bütçe oylamanız olacak, 2020 bütçesi için denildi

- Erken seçim olmalı

- Bugünün koşullarında darbe yapabilecek kabiliyet yok

- Zamanında Adnan Menderes seçime gitseydi, darbe olmazdı 

   Biraz oturup düşündüğümüz de seçimlere 2.5 sene varken, birilerinin bunları demesini eğer  normal bir durum olarak algılarsak, hata yapmış oluruz. Çünkü 15 temmuzdan önceki son 6 ayda bu tarza benzer, konuşmalar olmuştu. Sonra ise 15 temmuz darbe girişimi ! O yüzden Dünya'da ülkemizin değeri her geçen gün artarken, bir taraftan da üst akıl sessizce hamleler planlıyor.

   Bundan dolayı bizler her zaman çok uyanık olmalıyız. Niçin uyanık olmalıyız, çünkü üst akılın planlarına karşı engel olarak gördükleri Dünya'da 7-8 ülke var. Eğer üst akıl bu ülkeleri dize getirirse, tüm Dünya kontrol altına kolayca gelecektir. Bu ülkelerden 4 tanesi şöyledir; Türkiye, Pakistan, Katar ve Azerbaycan.

   3 gün önce Pakistan'ın çoğu yerinde elektrikler kesildi. Benzer durum hatırlarsanız 15 temmuzdan 3-4 ay önce bizim ülkemizde de olmuştu. Yani buradan şu sonuç çıkabilir, birileri Pakistan'da darbe benzeri bir şeyler planlıyor olabilir. Niçin Pakistan'da bunu yapmak istiyor olabilirler. Eğer Pakistan'ı güçsüz duruma düşürürlerse, Türkiye'nin bir kolunu zayıflatmış olacaklar. 

   Türkiye ve Pakistan her zaman birbirlerine kardeş gibidir. Kardeşlerden birinin zayıf olması, diğerine de zarar verir. O yüzden kendimiz için değil, tüm dünyadaki Müslüman kardeşlerimiz için, bizlerin çok uyanık olması lazım. 

   Allah dünyayı bizlere yiyin, için, eğlenin diye yaratmadı. Bizler burada bir sınavdayız. Bu sınav hayatında başarılı olmak için, tüm dünyadaki Müslüman kardeşlerimize sahip çıkmalıyız. Onları yalnız bırakırsak, bizleri bir gün parçalara ayırırlar. Unutmayalım ki bir elin nesi var, iki elin sesi var

Türkiye
Türkiye Pakistan Bayraklar

   ÜST AKILIN PLANLARI ve ZAMANLAMASI

   Bu kadar anlatımlarımıza göre hepinizin aklında şu soru oluşmuştur. Acaba birileri neler yapmak istiyorlar, üst akılla beraber? Yapmak istedikleri şeyler tek başlarına cesaret edecek durumlar değildir. Kendimizi onların yerine koyalım ve biraz empati yapalım. Acaba bunlar neler yapmayı düşünüyorlar. Bizler gerek ulusal, gerekse de uluslar arası olaylara bakarak, şu 3 seçeneği yapabilecekleri kanaatine vardık. Bu 3 seçeneği şimdi yazacağız, eğer bizler bunları iyi analiz edersek, onlardan her zaman bir adım önde oluruz. Seçenekler sırasıyla şöyledir;

1) İç karışıklık yapacak, sokak hareketleri 

2) Darbe girişimi yapmak

3) Devlet büyüklerine suikast planları

   Bu seçeneklerle beraber şu soruyu da beraber işleyelim. Acaba küresel güçler ve üst akıl bunlardan birini yapmayı düşünüyorsa, bunun tahmini bir zamanlaması var mı, varsa o zaman aralığı nedir ?

   Eğer yurt dışı bağlantılı üst akıl, ülkemizde iç karışıklık veya darbe türü bir durumu aklından geçiriyorsa, burada şuna dikkat etmeliyiz. Önümüzdeki aylarda ülkemizde önemli neler olacak. Eğer bunu iyi analiz edersek, onların yapacağı hamleleri de önceden görmüş oluruz. 

   Önümüzdeki aylarda duran en önemli konu şu an için HSK üye seçimleridir. Çünkü Hsk demek, tüm hakim ve savcıların atamasını yapan kurum demektir. O zaman Mayıs'ta Hsk üyeliklerinin Meclis'te seçimi olacaktır. Bu bilgiler ışığında bu seçimden 30 ila 45 öncesi zaman çok önemlidir. Yani Nisan ayı! Bu aya çok iyi dikkat edilmelidir. Birileri darbe yapamayacağını iyi biliyor artık, ama darbe yapamazlarsa bile girişimde bulunabilirler. Amaç ülkeyi demoralize etmek olacaktır.. Eğer böyle bir darbe girişimine kalkışırlarsa, üst akıl bu sefer farklı 4-5 tane örgütleri, bir araya toplayabilir. Buna karşı çok dikkatli olmalıyız.

   Darbe yapamayacaklarını bilen üst akılın asıl amacı,  karışıklık çıkartmak olacaktır. Böylece ülkeyi 3-5 senede olsa yerinde saydırmak istiyorlar. Vatanımız da iç karışıklık isteyenlerin en büyük hayallerinden biride, ne tesadüftür ki 2013 yılında kapattığımız Imf defterinin, borç krediler alarak tekrar açılmasını sağlamaktır. Teknoloji o kadar gelişiyor ki, ülkemizin 3-5 sene yerinde sayması demek, eskinin 20 yılına bedel demektir, yani 20 yıl geride kalsın istemektedirler. 

Türkiye
Türkiye


   Böyle iç karışıklık gibi bir durum yapılmaya çalışılırsa eğer, küreselciler büyük iletişim araçlarını hemen kapatabilir veya bazı önemli Devlet Büyüklerine bloklamalar yapabilirler. En son Amerika Başkanı Trump'un tüm sosyal hesaplarına bloke koydular ! Demek ki istedikleri an yapabiliyorlarmış. Ayrıca seçim olmadan önce de Trump'un bazı yazılarına bloklamalar yapıp, anketlerde ise manipülasyonlar yaptılar. Bu da demek oluyor ki bunların basın özgürlüğü, sadece lafta, sadece işlerine gelince var, gelmeyince hepsi birden rafa kaldırılıyor.

   Amerika'da bu kadar yapılan manipülasyon ve sosyal medya kısıtlamalarının benzerlerini ülkemizdeki 2023 seçimlerinde, üst akıl % 99 yapacaktır. Şimdiden bunlara çok iyi hazırlıklı olmalıyız.

   Devlet büyüklerine suikast planları olabilir mi, bu her zaman olabilecek bir ihtimaldir. Bu yüzden korumalar öncesine göre, her zamankinden daha dikkatli olmalıdır. Rus Büyükelçi Karlov suikastı, hiç bir zaman unutulmamalıdır. Dolayısı ile Devletlerin arasını açmak isteyenler, bu tarz taktikleri her zaman yapabilir. 

   Özellikle başka ülke ziyaretlerinde dikkatli olunmalı veya keskin nişancı gibi durumlara. Ayrıca halkın içinde gezerken ikram edilen yiyeceklere fazladan dikkat edilmeli. Çünkü düşman sizin en samimi duygularınızı, sizden daha iyi bilir. O yüzden sizi en zayıf olduğunuz anda, samimi duygularınızdan vurmaya çalışabilir. Bu durumu korumalar bizden daha iyi bilir ama biz yine de yazalım.

   Bu yazılanların toplamında herkese düşen bazı görevler vardır, özellikle gençlerimize. Bunları sırasıyla yazalım.

   BİZLERE DÜŞEN GÖREVLER

- Dünya'yı iyi takip etmeliyiz. Nerede neler oluyor, bunun yansıması Ülkemize nasıl olabilir ?

- Dünya'daki olayları iyi analiz etmeliyiz. Yani neden-sonuç durumlarını iyi çözersek, Ülkemizde olabilecek durumları kolayca bulabiliriz

- Yerel, ve Ulusal gelişmeleri takip edip, neyin yalan, neyin doğru haber olduğunu iyi gözlemleyip, ülkemiz üzerinde emelleri olanların YALAN HABERLERDEN ! oluşan algı operasyonlarına yenik düşmemeliyiz.

- İletişim ve Elektriklere dikkat. Darbe veya karışıklık anlarında ilk olarak bunların irtibatını kesmeye çalışırlar. O yüzden böyle bir durum olursa, çevremizdeki enerji merkezlerinin etrafını koruma altına almalıyız. Ayrıca yabancı menşeili iletişim programların yanında, mutlaka Türk menşeili programlar da telefonlarınızda kurulu olsun. Acil bir durumda, yabancı kaynaklar iletişim araçlarını kullanıma kapatabilir, bu yüzden bizler yerli kaynaklarla kontaklar kurabiliriz.

- Küreselcilerin en büyük özelliği çoğu zaman farkında olmadan, bizleri testlerin içine katabilirler. Bunlara karşı uyanık olmalıyız. Mesela 19 milyar dolar para ödenerek satın alınan Whatsapp'ın son aldığı kararın arkasında ne var? Bunu biraz detaylı analiz yaptığımız da vardığımız sonuç şudur: 

   Bu kadar para ödenen bir yatırımda normalde böyle bir karar alınmaz, resmen ayağına kurşun sıkmak gibi bir durumdur. Eğer alınıyorsa burada % 99 bir DENEME TEST KONTROLÜ vardır demektir. Yani küreselcilerin asıl amacı olan robotik insanlık için, bizce bir test yaptılar. İnsanlar ne kadar bizim dediklerimize uyacak, ne kadarı uymayacak. Böylece robotik insanlığa yavaş yavaş geçmeyi planlamaya başladılar. Ama hiçte ummadıkları tepkiyle karşılaştılar. Biz böyle birlik olursak, Dünya'da küreselciler fazla adım atamaz, bunu unutmayalım.

Türkiye
Türkiye


   Evet sayın değerli okurlarımız, yazdıklarımızdan sonra 5 harfli bir kelime olan ''DARBE'' nin aslında özgül ağırlığının ne kadar büyük olduğunu daha iyi anladınız. Çoğu zaman şikayet ettiğimiz durumların asıl kaynağını gördünüz. Eğer 61 yıl içinde hiç darbeler, muhtıralar olmasa idi, ülkemiz her yönden şu andakinden 2 kat iyi yerde olacaktı. 

   Bu yüzden geçmiş tarihimizi iyi araştırıp, günümüzün teknolojini de iyi kullanarak, geleceğe daha sağlam adımlarla yürüyelim. Ve şunu da asla unutmayalım, düşmanlar asla uyumaz, uyur derseniz, bir gün farkında olmadan kuyumuzu kazarlar. Bu yüzden her zaman çok çalışmalıyız, Ülkemizi büyütmeliyiz. Onların ''üst akıllarına'' karşı bizim ''YERLİ ve MİLLİ AKLIMIZ'' her zaman üstün gelmeli. Buda siz gençlerin, hem maddi , hem de manevi çalışma azimlerinize bağlıdır. Birlikte BÜYÜK TÜRKİYE için çalışmaya...

   Yazımızı sonlandırmadan önce, bu analizimizi herkesin okuması için tüm tanıdıklarınıza paylaşabilirsiniz. Unutmayalım ki birlikten, kuvvet doğar.

   Bir sonraki yazımızda tekrar görüşmek üzere, herkese Saygılar



   Kaynaklar ve etiketler; wwwtdkgovtr, wwwaacomtr, wwwticaretgovtr, wwwtrthabercom, wwwtrcooltextcom, wwwgooglecom, wwweskisehirgovtrdevrim-arabasi, wwwtwittercom/paylasim, ŞAKİR ZÜMRE, NURİ KİLLİGİL, VECİHİ HÜRKUŞ, DEVRİM ARABASI, NURİ DEMİRAĞ, Darbeler Tarihi, darbelerin verdiği zararlar

Öne Çıkan Yayın

Moskova'daki terör saldırısı ile verilmek istenen mesaj